Keloid, deride yaralanmalar sonrasında gereğinden hızlı ve kontrolsüz iyileşme sonucu oluşan hipertrofik yara izi olarak tanımlanır. Bu yara izi, kabarık ve parlak yüzeyi ile hemen fark edilir ve gereğinden fazla küçük ya da büyük boyutlarda olabilir. Yaranın hızlı kapanması ile yara üzerinde ufak bir şişlik olarak başlar, yavaş yavaş büyür ve yaranın sınırlarını aşar. Keloid, yaranın aşağısına doğru ilerlemez, aksine kemik boyunca ilerler.

Keloid, gerginlik, ağrı, yanma ve kaşıntı yapabilir. Bu durum genellikle yaşamı tehlikeye sokmaz; ancak nadir de olsa kanser gelişimi bildirilmiştir. Kozmetik nedenlerle doktora başvurulması yaygındır. Keloid bazı insanlarda görülür ve insan dışındaki varlıklarda görülmez. Genellikle 10 ile 30 yaşlar arasında ortaya çıkar ve ileri yaşlarda görülme olasılığı azalır. Tüm ırklarda görülebilir; ancak koyu tenlilerde daha sık rastlanır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde Afrika kökenli Amerikalılarda görülme olasılığı 5 kat daha fazladır.

Hastalığın tanısı, semptomların ve hastalık öyküsünün dinlenip incelenmesi ile konur. Travma veya irritasyon öyküsü bulunmalıdır. Tümörlerden ayırıcı tanı yapılması için biyopsi uygulanır.

Tek bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. En önemli yöntem korunma ve korumadır. Cerrahi müdahaleden önce keloid öyküsü araştırılmalıdır. Mümkün olduğunca cerrahi müdahaleden kaçınılmalıdır. Keloidin çıkması vücut bölgelerinin bazı yerlerinde daha etkilidir. Örneğin, omuz bölgesi, üst kol, sırtın üst kısmı, kulak memeleri, göğüs kemiği ve ense hassas bölgelerdendir. Operasyon gerçekleşecekse, hastanın mikrop kapmaması konusunda hassasiyet gösterilmelidir. Operasyondan önce radyasyon tedavisi uygulanabilir ve operasyon sırasında steril teknikler kullanılır.

Basit çıkarma yöntemi ülkemizde bir süredir uygulanmaktadır. Bu yöntem sadece kulak memesindeki keloidin çıkarılmasında kullanılır. Daha ciddi keloidler radyasyon tedavisi ile kombine edilmelidir. Cerrahi sonrasında tekrarlama olasılığı %45 ile %100 arasındadır. Bu nedenle cerrahi yöntem tek başına uygulanmamalıdır. Deri içi steroid ile tekrarlanma oranı %50'nin altına düşer. Düğme kompresyon sonrası tekrarlama olasılığı sıfıra iner.

Lazer cerrahi, büyük kentlerde kullanılır. Tam olarak bir standardı olmasa da emniyetli ve ağrısız bir yöntemdir. Kesin sonuca ulaşmak için çeşitli tedavi yöntemleri olabilir.

Silikon örtüler ve kapalı pansumanlar tedavi yöntemi olarak kullanılmıştır. Çok uzun süre lezyonun kapatılması tedavi sürecinde gereklidir. Silikon etkisi, yarıyıl ve nemlendirmeye bağlı sekonder etkiler olarak kendini gösterir. Bugüne kadarki çalışmalar, silikonun yarada sıcaklığı artırarak kollajenaz aktivitesini artırdığı veya nemlendirmenin yara üzerine artan basınç etkisi ile bu sonucu doğurduğunu göstermektedir.

Bu basınç özellikle kulak memesindeki keloidlerde oldukça etkilidir. Hastaya göre ayarlanan basınçlar 24 saat içinde uygulanırsa daha etkili olur. Basınç aparatlar arasında kompresyon sargıları, baskılı küpeler, tubular ve elastik yapışkan bandajlar bulunur. Cerrahi müdahaleden sonra yara kapanır kapanmaz bu aparatın kullanılmaya başlanması, yara iyileşinceye kadar ilk altı ay boyunca günde 8 ila 12 saat kullanılmaya devam edilmelidir.

Radyasyon tedavisi, tek başına veya cerrahi müdahale ile birlikte keloid yarasını önlemek için kullanılır. Radyasyonun tek başına kullanıldığında tekrarlama olasılığı %100 olduğu unutulmamalıdır. Yüksek dozda radyasyonun etkisi çok fazladır; ancak bu tedavi 20 ile 30 yıl sonra kansere neden olabilir. Sonuç olarak birçok yara tedavisinde radyasyon kullanımına karşı gelinmiştir. Bu sebeple radyasyon tedavisi diğer tedavilere oranla daha az kullanılmaktadır. Radyasyondan başka çözüm yolu kalmadığı sürece bu tedavi yöntemi kullanılmamalıdır. Eğer kullanılacaksa yan etkileri arasında ciltte koyulaşma, his kaybı, ağrı ve bölgesel kaşıntı olduğu bilinmelidir.

Kriyoterapi, yaranın nitrojen ile dondurulması işlemidir. Bu tedaviyle keloid küçülebilir; ancak sıklıkla bölgede koyulaşma meydana gelir. Çok sık görülen yan etkisi ağrı ve renk kaybıdır. Keloid tedavisinde kullanılan yöntemler günümüzde sıklıkla etkisini göstermekte, ancak riskleri de büyük olmaktadır.